13 Eylül 2007 Perşembe

Murathan MUNGAN-Ayaküstü Yaşanmış Ölümsüz Aşk Hikayeleri


AYAKÜSTÜ YAŞANMIŞ ÖLÜMSÜZ AŞK HİKAYELERİ

Her durakta ölümsüz bir aşk edinecegim
Bir bakıştan bir duruştan
Çağrışımın sonsuz hazından
Unutulmaz bir sevgili daha birakacağım ardımda
Belki de yaşanabilecek en uzun serüveni terk edeceğim
Daha otobüsün ilk basamağında
Kim bilebilir ki?
Sonrayı, sonrasını kim bilebilir?
Gizli gizli veda edeceğim ona, görmeyecek
Ve bu duyguyla burkulmuş yüreğim
Otobüs camına bağrında kanlı bir ok ile
Bir aşk levhası çizecek, ah min-el!
Bu da ötekiler gibi kendisini ölesiye sevdiğimi bilmeden
Yaşayıp gidecek
Murathan Mungan

7 Eylül 2007 Cuma

Murat TALİ-Terkedilmiş Yalnızlıklarımız

TERKEDİLMİŞ YALNIZLIKLARIMIZ
Yakıp gitmişsin gemileri
Peşin sıra gelmesin diye
Uzaklıklar
Bordosuna hasret yüklemişsin
Gidişinin
Tayfaları, miçoları, kamarotları
Martılar ve albatroslar olmuş
Bende kalan seni almayı unutmuşsun
Giderken
Adrese teslim yalnızlıklar taşıyanlara verdim
Varırlar vakti zamanda sana
Cebimde eve taşıyacak
Yol param
Sırtımda soğuktan koruyan
Parkem
Yağmur yağsa
Ayaklarımı ıslatacak
Yanları patlamış potinlerimle
Yürüdüm senden uzakaşan yollarda
Lodos sırtımdan itiveriyor
Bakmayayım diye
Bende kalan sana
Işıklar sarıyorken kenti
Yol
Filmlerdeki gibi uzuyor
Şehrin içine
Bitiyor film
Önce figüranların ismi yazılıyor
Başta sen
Kızma
Yönetmeni de sensin
Başrolde
Terkedilmiş yalnızlıklarımız
Ardımızda
Bir geminin külleri.
Murat Tali

Ümit Yaşar OĞUZCAN-Bana Bir Şarkı Söyle


BANA BİR ŞARKI SÖYLE

Özledim sesini ne olur konuş
Bir gül açtır zamanların ötesinden
Karanlıklar içindeyim, kapkarayım bugün gel
Gök mavisinden, deniz mavisinden
Bana bir şarkı söyle
İçimde bir şey kımıldıyor
Gözlerim kan çanağı, yorgunum, uykusuzum
Bir baksana ne haldeyim deli divane
Yaralıyım, çaresizim umutsuzum
Bana bir şarkı söyle
Yağmur ol yağ üstüme, güneş ol ısıt
Dökül karanlığıma ışıklar gibi
Al beni, en uzaklara götür
Sesin aksın içimde bir pınar gibi
Bana bir şarkı söyle
Bütün renkleri kat birbirine
Buram buram bir turuncu getir geçen yazdan
Bir tüy gibi, bir bahar dalı gibi
Hafiften, inceden, güzelden, en beyazdan
Bana bir şarkı söyle
Bazan kar nasıl hazin yağar bilirsin
Kurşuni bir gökyüzünden ağlamaklı
İşte öyleyim, kapkarayım bugün gel
En hüzünlü sesinle, en dokunaklı
Bana bir şarkı söyle
Ümit Yaşar Oğuzcan

2 Eylül 2007 Pazar

Ali PEKTAŞ-Saklanan Yalnızlık



SAKLANAN YALNIZLIK

sabahın görülmeyen karanlığında,
ruhların titrediği vakit ortaya çıkar yalnızlık.
sonra, suların diplerini kendine mesken eder,
hiç çıkmamak için yemin etmiştir sanki oradan.
ama yengeçlerden rahatsız olur herhalde..
kaçar oradan arkasına bile bakmadan.
sığınacak başka bir yer arar,
sonra kendini bir mahzene kapatır.
yıllanmış şaraplarla sarhoş olur.
birden kapının açıldığını farkeder,
mutlu bir yüzün içeri girdiğini hisseder.
ama iyi bilirim ki o mutluluktan nefret eder.
ordan da kaçar korkarak ve apansızca,
sonra ısssız bir çölün ortasına bir vaha yapar
kendisine.
kaynağından su yerine kan çıkar,
ve ağaçları hep kaktüslerdir oranın.
birden dertli bir insan görür,
sevinir o da yalnız kalmış diye,
mecnun olduğunu anlar onun ,
sonra döner deliye.
isyan eder kendi kendine bağırır, çağırır
hiç gidecek yerim yokmu diye..
aklına parka bir fikir gelir.
bulutların arkasını düşünür.
orda beni kimse rahatsız edemez diye.
başında şimşeklerin çaktığını görür birden,
sonra bulutların yavaş yavaş kaybolduğunu,
bütün varlığıyla ortada kaldığını anlar,
bir an dünyayı terk etmeği düşünür.
başka bir alemde gizlenmeyi dener
etrafındaki bütün ışıkları söndürür,
çünkü o ıssızlığı ve karanlığı sever.
aniden ortalığın aydınlandığını görür,
göz alıcı bir ışığın varlığını hissder.
sonra olağanüstü bir orkestranın sesini duyar.
çünkü serenat yapmaktadır tanrıya orda melekler.
hem gözlerini kapatır hemde tıkar kulaklarını.
gizlendiğini sanar böylece varlığını.
kaçmaktan başka çare kalmamıştır artık,
sonsuz bir kaçış, nereye gideceğini bilmeden.
saklasınlar diye güneşe ve aya yalvarır,
unutur bir şeyi, ikiside aydınlatıcıdır.
bir an yalnızlık kendini öldürmek ister,
sonra cayar kararından,
cehenneme gitmekten korkarak.
sonra öyle bir yer bulur ki yalnızlık.
ilelebet kimsenin rahatsız edemeyeceği,
istediğini yapabileceği,
ve orası yaşadıkça onu da yaşayacağı
ve onun istemediği halde onu paylaşacağı
ve kimsenin onu bulamayacağı bir yer,
neresimi orası?
paramparça bir yürek.
kırılmış bir kalp.....

Yılmaz ODABAŞI-Teğet


TEĞET

herkes kırılamaz
bazen ipince dal olmak gerekir
kırılmak için
Ama dünya kütüklerin...

ağlayamaz herkes
ağlayabilecek kadar büyümek gerekir
Dünya ise küçüklerin...

sevemez herkes
bir orman olmak gerekir sevmek için
Bak ki dünya çöllerin...

Ve vakur bir damla olmak
dalga için
katılmak okyanusa aşk için, isyan için!

30 Ağustos 2007 Perşembe

Cihan OĞUZ- Sonrasızlık


SONRASIZLIK

-babama-



Çok mu uzar gecenin kendini kanıtlaması

bir yağmur tanesi hızını kesmişken sağnakların?

Oysa sen deniz ortasındaki şaşkınlığımsın

Rüzgara da küstüm, küstüm işte, kimse bağışlamasın

Şarkılardan kaçışım hep bundan.



Siz hiç bahara çiçekten yoksun girdiniz mi?

Benim kalbimin yarısı yaşadı bunu

Diğer yarısı da anılarla incindi.



Susmakla başlayan her elveda bir çerçeve parçalar

Duvara sığmayan görüntüdür hüzün

Kuşların olağan göçü sanırız

Meğer ki bir çiçek kendini erken soldurmakta...



Artık belaysa gecenin kendini aldatması

Yıldızlar hep yanlış yörüngeye dağılır

Bir bıçak darbesidir uçurum dipleri de

Kanattıkça çiçeklere eksik renk bağışlayan...



Gidişini sorsam, zamansız bir yaprak dökülür takvimlerden

Gel diyemem, yüzlerce mum birden söner kalır içimde.



Hasan Ali TOPTAŞ - Yalnızlıklar 3


12.
Ben sensizliği yalnızlık sanmıştım bir keresinde

Yüzün gelirdi bir yerlerden bir ülke,
kokun gelirdi bir bahar
ve gülüşün gelirdi de bir düş gibi,
ille de kendini kendine vurmuşluğun gelirdi de;
ben hep şarkı sanırdım gökyüzünü
kimbilir kimin söylediği.
Issız teknelerle kıyılarıma koşardım hemen,
bakardım (bakmak uzanmaktır);
atlaslar yırtılırdı düşümün bir ucunda,
bir ucunda ben;
ve suların unuttuğu yunus hıçkırıkları vururdu alnıma,
dudaklarımdan tuz kervanları yürürdü.

Kervanlar ki, birer seraptır harami günlüğünde.

27 Ağustos 2007 Pazartesi

Şükrü Erbaş- Kocaman Bir Çocuğu Öpüyorsun

KOCAMAN BİR ÇOCUĞU ÖPÜYORSUN

Sen bende neleri öpüyorsun bir bilsen
Herkesin perde perde çekildiği bir akşam
Siyah bir su gibi yollara akan yalnızlığı öpüyorsun

Ağzında eriklerin aceleci tadı

Elleri bulut, gözleri ot bürümüş ekin tarlası

Bir çocuğun düşlerine inen tokadı öpüyorsun.

Yağmur her zaman gökkuşağını getirmiyor

Aralık kapılarda bekleyişin çarpıntısı

Bir kadının eksildikçe ömrüme eklenen

Uzun gecelerini, solgun gövdesini öpüyorsun.

Uzak dağ köylerine vuran ay ışığı

Kerpiçlerden saraylar kuruyor yoksulluğa
Ne suların ibrişimi ne gökyüzü ne rüzgâr
Sen bende gittikçe kararan bir halkı öpüyorsun.


Sakarya Caddesi'nde sarhoşlar

Rakıyla buğulanmış kaldırımlarına gecenin
Yüksek sesle bir şeyler çiziyorlar.
Yalnızlık her koşulda bir sığınak bulur, diyorum
Uzanıp dudağımdaki titremeyi öpüyorsun.
Örseler acıyla düştüğü yeri

Susarak büyüyen adamların sevgisi.
Ağzında pas tadıyla bir inceliği söylemek
Bir gülünç içtenliktir, gecikmiş ve ezik

Sen bende yanlış bir ömrün tortusunu öpüyorsun.

İnsanın zamana karşı biricik şansıdır aşk
Onca kapı onca duvar içinde bulur aynasını.
Sen bende neleri öpüyorsun biliyor musun
Herkesin simsiyah kesildiği bir akşam

Yıldızlarla yedirenk gökyüzünü öpüyorsun.


Sen bende, gözlerinin anne ışığıyla

Bir solgunluktan doğan kocaman bir çocuğu öpüyorsun.

Can YÜCEL-Her Şey Sende Gizli


HER ŞEY SENDE GİZLİ

Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kâr sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;
Ne kadar yaşarsan yaşa,Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..
İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak, bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...

Can YÜCEL

26 Ağustos 2007 Pazar

Persuasion - Moonlight Sonata



Jane Austen'in romanından uyarlanan 2007 yapımı Persuasion isimli filmin tanıtım görüntüleri Moonlight Sonata (Ayışığı Sonatı) eşliğinde...

24 Ağustos 2007 Cuma

Hüseyin YURTTAŞ-Buz Mavisi


BUZ MAVİSİ

Sisleri geçtim geliyorum
Hüznü sil, ebruli günü ağart
Yerle göğün öpüştüğü
Buz mavisine yaz beni
Kurusun kirpiğindeki son damla
Dinlensin yorgun gözlerin
Kış yolları bitti, yönüm sanadır
Ucu görünen aydınlık
Siliyor dağlarımın karanlığını
Yanan yüzüne değen kuzey serinliğiyim
O uzun gecelerde özlediğin
Uzak sesim kapının önünde işte
Atılsan var ya, kollarım birden deniz
Birden göğsümde çılgın dalgalar
Artık seninleyim
Ateşlerden atladım, sulardan sektim
Savrulan kül söylesin yangınımı
Buzullarda uzayan gölgem
Sana uzanan elimdi benim
Geçmişe dönmek yok artık
Adlarımızı bile değiştirelim
Sevgiyle yoğrulsun sevincimiz
Gökkuşağıdır önümüzde açılan
Hadi, altından geçelim...
Hüseyin Yurttaş

Hüseyin YURTTAŞ-Kıyı Çocukları

KIYI ÇOCUKLARI

iki çakıl gibi
ışıl ışıl baktık dünyaya
biz o kıyıdan
ışıklar oynaşırdı içimizde
maviydi gülüşümüz bile
düşlerdi sığınağımız
o yıkık kale duvarı
suların yaladığı kayalar
hep kuytuları yoklardık
bize masallar anlatırdı deniz
geceler boyu
onu dinleyen uysal çocuklardık
bizim için doğuyor sanırdık güneş
bizim için esiyor rüzgar
ve yeryüzünde sevgi
bizim için var
en amansız karanlığımızda
yakamoz yansımaları
sevgimizi fısıldardı yorgun dalgalar...
o kıyı nasıl da sessiz şimdi
rüzgarın savurduğu öykümüz
yamaçlarda paramparça
baksak görünür mü hayalimiz?

Aziz NESİN-Arkadaşım Badem Ağacı


ARKADAŞIM BADEM AĞACI

Sen ağaçların aptalı
Ben insanların
Seni kandırır havalar
Beni sevdalar
Bir ılıman hava esmeye görsün
Düşünmeden gelecek karakış...
Açarsın çiçeklerini...
Bense hayra yorarım gördüğüm düşü...
Bir güler yüz bir tatlı söz...
Açarım yüreğimi hemen
Yemişe durmadan çarpar seni karayel
Beni karasevda
Hem de bilerek kandırıldığımızı
Kaçıncı kez bağlanmışız bir olmaza
Koo desinler bize şaşkın
Sonu gelmese de hiç bir aşkın
Açalım yine de çiçeklerimizi
Senden yanayım arkadaşım
Havanı bulunca aç çiçeklerini
Nasıl açıyorsam yüreğimi
Belki bu kez kış olmaz
Bakarsın sevdan düş olmaz
Nasıl vermişsem kendimi son sevdama
Vur kendini sen de bu güzel havaya

Always With Me

23 Ağustos 2007 Perşembe

Nahit Ulvi AKGÜN- Birisi

BİRİSİ

Bir şey var aramızda
Senin bakışından belli
Benim yanan yüzümden.
Dalıveriyoruz arada bir.
İkimiz de aynı şeyi düşünüyoruz belki,
Gülüşerek başlıyoruz söze.

Bir şey var aramızda
Onu buldukça kaybediyoruz isteyerek.
Fakat ne kadar saklasak nafile
Bir şey var aramızda,
Senin gözlerinde ışıldıyor,
Benim dilimin ucunda.

Hasan Ali TOPTAŞ - Yalnızlıklar 2

Yalnızlık alıp karşına kendini
öteki kendinlerle konuşmaktır
Bakışmaktır öteki kendinlerle;
dövüşmektir.
Kimi zaman da, öldürmektir
içlerinde en çok sana benzeyeni,
benzemiyor diye.

Yalnızlık, öldürmektir.





22 Ağustos 2007 Çarşamba

Haydar ERGÜLEN- Beni Aşka Terketiğin İçin Seviyorum Seni


Beni Aşka Terkettiğin İçin Seviyorum Seni

bir sır -çocuksun, yalnızca aşk açık sende,
ne sen kalıyorsun ne o, aşktan başka
biri yok, gel, aşk istediği için varsın,
ne onu kurtarıyorsun ne kendini, aşktan başka
biri yok, git, aşk istediği için yoksun

ayrılıktan değil, taşıdığı saflıktan konuşursun;
ayrılık sana dönmektir, yeniden bana
ruhumuz öpüşür ya, başkasındayken ağzımız,
gövde gözaltındadır, oysa ruhumuz sere serpe
seni senden beni benden bağışlar birbirimize

bir sır- çocuksun, aşkla açıyorsun kullandığın her şeyi
burda değilsin, çoktan çekilmişsin ve seninle
gitmiş senin olan, her zamankinden çoksun bu evde,
çünkü aşk hepimizden çalışkandır, ben duruyorum
vefa aşk listesindeki ceza nöbetine

bu karanlıkta daha iyi görüyorum seni
aynı tünelden geçiyorsun gelişte ve gidişte
kavuşmaya, ayrılığa aynı yolu kullanıyorsun,
beni büyüten aşktan söz ediyorum, yolculuğa övgü,
zaman yok ki aşktan başka, uykusuzluğa övgü,

bir sır- çocuksun, baştan çıkarır gibi açığa çıkardın beni,
ayrılık mı; beni aşka terkettiğin için seviyorum seni!

Yılmaz ODABAŞI- Hayat Gül Kokulu Bir Sağanak Yine


HAYAT GÜL KOKULU BİR SAĞANAK YİNE

gözlerimin önünde ıslak dağların kabaran yalnızlığı
ne varsa uçurumlar eşiğinde
hüzünlerle yalpalayan ne varsa
gözlerimin önünde

ve hayat gül kokulu bir sağanak yine
birşeyler anlatmak istiyor hayat
ve alıp götürmek bir şeyleri kurt sofralarına
gün batıyor
gün batıyor bukağısı paslı bir sevinç oluyor yalnızlığım

unutuyorum sevgilim suretini
durgunluğun "niçin" di unutuyorum

gün batıyor
ürkek yıldızlar dolanıyor yalnızlığıma
umurumda değil ne yağmur ne ayaz
ne de kerpiç kokusu havada
unutuyorum/sabaha/kadar/ gün batıyor
sonra bir akasyayı okşuyor gözlerim
geciken sabahlara koşuyor kuşlar gözlerimin önünde
ve hayat gül kokulu bir sağanak yine

Hasan Ali TOPTAŞ - Yalnızlıklar 1

1.

Neresinden bakılırsa bakılsın,
her cümlede bir çift göz vardır
ve her noktada bir insan.
O insan ki, bakar bize ve ötemize;
ve o insan ki, giyindiği zamanın gerisinden sorar
hep
kaygılanır, duraksar ve sessizdir;
ve geldim demenin bir sessizliği varsa, öpüşelim
demenin, sen hala gitmiyor musun demenin ya da
ölmek istemenin bir sessizliği varsa,
kelimeleri de vardır sessizliğin
duruşun kelimeleri vardır;
bakışın, uzanışın,
gülüşün...

Ama, yalnızlığın kelimeleri yoktur.
O, bütün kelimelerden oluşmuş bir kelimedir.